Alt İşveren İşçisinin Açtığı Davada Asıl İşverenin Davada Taraf mıdır ? (İçtihat Değişikliği)

Alt işveren işçisi tarafından muvazaa iddiası ile açılan işe iade davalarında kimi zaman yalınızca alt işveren aleyhine dava açıldığı görülmektedir. Sadece asıl işveren aleyhine dava açıldığında ise alt işveren kendisini doğrudan ilgilendirecek davada savunma imkanından mahrum kalmaktadır.

Muvazza iddiası ile sadece alt işverene dava açıldığında ise davanın taraf sıfatı yokluğu sebebi ile reddedilmesi halinde, gerçek işverene karşı açılacak davada işçi, çoğunlukla, işe iade davaları için öngörülen bir aylık dava açma süresini kaçırma tehlikesi ile karşılaşmaktadır.

Böyle bir sonuç işçiyi mağdur edeceği gibi, bir aylık süre geçmemişse yeni bir dava açılmasını gerektirmesi sebebi ile usul ekonomisine de uygun düşmemekteydi.

Yargıtay bugüne kadar davacının temsilcide yanıldığı veya taraf sıfatında maddi hataya düştüğü kabul edilmek suretiyle taraf değişikliği konusunda önceki Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun katı kuralları aşılarak sorunu  çözmeye çalışmıştır

Ne var ki, işe iade davası asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açıldığında asıl işveren hakkında taraf sıfatı yokluğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmezken, sadece asıl işveren hakkında dava açılmışsa taraf sıfatının bulunmadığı ve taraf sıfatında yanılgı olduğunun kabulüne karar verilmesi sözü edilen çözümün çelişkisi olarak dikkat çekmiştir.

Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124. maddesinde kabul edilebilir yanılgıya dayanan iradi taraf değişikliği taleplerinin mahkemece kabul edilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır. Ancak sözü edilen düzenlemede taraf değişikliğinin talep şartına bağlanması karşısında, hâkim tarafından bu hususta taraflara hatırlatmada bulunulması mümkün değildir.

Bu sebeple talep olmadığı halde, taraf sıfatında maddi hataya düşüldüğünden söz edilmek suretiyle mahkeme kararının bozulmasına yönelik uygulamaya devam edilmesinin, kanunun belirtilen açık düzenlemesi karşısında, mümkün olmadığı görülmektedir.

Hal böyle olunca, Yargıtay 22.Hukuk Dairesi’nce yukarıda belirtilen içtihadın yeniden gözden geçirilerek değerlendirilmesi ihtiyacı doğmuştur.

Yargıtay 22.Hukuk Dairesi’nin 24.01.2017 tarih ve 2017/548 E ve 2017/982 K sy kararına konu olan olaylarda;

Davacı vekili, müvekkilinin taşeron davalı şirket bünyesinde Çukurova Belediyesine bağlı olan Adana Spor tesislerinde özel güvenlik personeli olarak 09.03.2013 tarihinden itibaren çalıştığını, iş sözleşmesinin 01.03.2016 tarihinde işverence haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine, işe başlatılmaması halinde tazminat ve boşta geçen süre ücretinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, müvekkili şirketin ihale sonucunda Çukurova Belediyesi ile hizmet alım sözleşmesi imzaladığını, davacının, müvekkili şirket alt işverenliğinde son olarak 01.09.2014-29.02.2016 tarihleri arasında çalıştığını, asıl işveren olan Çukurova Belediyesinin 02.03.2016 tarihli işten çıkarma konulu dilekçesi ile verilen talimat ile 29.02.2016 tarihinde davacının işine son verilmek durumunda kalındığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, davalı tarafça haklı veya geçerli bir sebep belirtilmeksizin iş sözleşmesinin sonlandırıldığı, yazılı fesih yapmadığı ve fesih sebebini de açık ve kesin olarak bildirmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

yargitay

Yargıtay 22.Hukuk Dairesi’ne göre; Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin geçerli sebebe dayanıp dayanmadığı, davalı şirketin işlerini yaptığı dava dışı Çukurova Belediyesinin davaya dahil edilmesi gerekip gerekmediği hususları uyuşmazlık konusudur.

Dosya içeriğinden, davacının 30.03.2013 tarihinden itibaren dava dışı Çukurova Belediyesine ait iş yerinde davalı nezdinde çalıştığı, Çukurova Belediyesinin 02.03.2016 tarihli işten çıkarma konulu yazısı uyarınca davalı işverence davacının iş sözleşmesinin feshedildiği anlaşılmaktadır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarına göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olup olmadığı veya muvazaaya dayanıp dayanmadığına yönelik re’sen yapılması gereken yargısal denetim, ilişkinin taraflarının, yani asıl işveren ve alt işverenin davada yer almalarını ve kendi hukuklarını koruyacak açıklama ve ispat haklarını zorunlu kılmaktadır.

Aksince bir düşünce Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına ve 6100 sayılı Kanun’un 27. maddesinde öngörülen hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil eder. Buna göre, işe iade davalarına özgü olarak, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin söz konusu olduğu davalarda, davalı taraf yönünden bir çeşit şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığının mevcut olduğu kabul edilmelidir.

Görüldüğü üzere, bu çözüm tarzı hem işçi hem de işveren yönünde hukuka uygun maddî ve usûlî bakımdan her iki tarafın haklarını korumasını sağlayan bir çözümdür.

Böyle olunca, işe iade davasının yalnızca asıl işveren veya alt işveren aleyhine açılması durumunda, mahkemece, dava hemen reddedilmemeli, davalı olarak gösterilmeyen asıl işveren veya alt işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilmeli, verilen süre içinde, diğer dava arkadaşına teşmil edilirse davaya devam edilmeli, aksi halde dava sıfat yokluğundan reddedilmelidir.

Taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına yönelik olarak yapılacak inceleme sonucunda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçersiz veya muvazaaya dayanması sebebi ile feshin geçersizliğine yönelik karar gerçek işveren hakkında kurulmalı, geçersiz veya muvazaaya dayalı ilişkinin diğer tarafı hakkında da muvazaalı işlemin tarafı olduğu gözetilerek işe iadenin mali sonuçlarından sorumlu tutulacak şekilde hüküm kurulmalıdır.


SONUÇ

1- Yargıtay 22.Hukuk Dairesi’ne göre; alt işveren işçisinin açacağı işe iade davalarında, asıl işveren ve alt işveren mecburi dava arkadaşı olarak kabul edilmeli

2- Dava asıl işveren veya alt işverenden yalnızca birisine açılırsa, Mahkemece diğer işverenin davaya dahil edilmesi için süre verilmeli, davaya dahil edilmez ise o zaman dava taraf yokluğundan reddedilmeli.

Av. Eren Evren

        Okyay | Evren 

Avukatlık & Arabuluculuk 

   www.okyayevren.com

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir