İhmali Sebebi ile İşverene Zarar Veren İşçinin İş Akdinin Feshi

Bu yazımızda Kontrol görevini ihmali neticesinde yerine getirmeyerek işverenin zararına sebep olan işçinin iş akdi geçerli sebeple feshedilip edilemeyeceği ile ilgili Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 25 Kasım 2019 tarihli kararı incelenmiştir. 

İşçi ile işveren arasında kurulan iş sözleşmesinin hukuki niteliği itibariyle sinallagmatik (iki taraflı) bir ilişki olup taraflara karşılıklı çeşitli hak ve borçlar tanımlanır. Söz konusu borçların ve yükümlülüklerin yerine getirilmemesinden doğan sonuçlar iş sözleşmesinin sona erdirilmesine sebebiyet verebilir.

Sadakat ve özen borcu da iş sözleşmesinin temeli sayılan esaslı koşullardandır. Bu borcun ihlali halinde somut olayın gerçekleşmesine ve olayın ağırlık derecesine göre haklı ya da geçerli fesih yollarından birine başvuru yolu açılmış olur.

  • Sadakat Borcu

İş kanunu tarafından sadakat ve güven borcunun sınırı kesin bir şekilde öngörülmemiş olmakla beraber işverenin söz konusu işin ve işletmenin devamlılığını sağlamak üzere taraflarca kaçınılması ve korunması gereken her türlü davranış olarak yorumlanabilir. Doktrinde kabul edilen tanıma göre de Sadakat borcu, işçinin işverene karşı asli edim yükümlülüğü olan iş görme borcu yanında yan edim yükümlülüğü ve davranış yükümü6 niteliğindeki edim fiilleridir. Bu açıdan sadakat borcu, işçinin işverenin emri altında iken iş sözleşmesindeki kişisel ilişkinin doğurduğu özellik gereğince işverene içtenlikle bağlanması, işverenin özellikle ekonomik menfaatlerinin korunması ile işçinin zarar ve ziyan doğuracak hareketlerden kaçınması olarak tanımlanmaktadır

Sadakat borcunun iş kanununa yansıması İş Kanunu’nun 25/2-e maddesi ile olmuştur. Maddeye göre İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması iş akdinin tazminatsız bir şekilde sona erdirilmesi için yeterlidir.

  • İhmali Sebebi ile İşverene Zarar Veren İşçinin Durumu

Sadakat borcunun ihlalinin tartışıldığı son kararlardan birisi de Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 25.11.2019 tarihli 2019/3459 esas ve 2019/20861 K sayılı kararı gösterilebilir.

Karara konu olan somut olayda davacının davalı işyerinde idari işler personeli olarak çalıştığı, davacının davalı işyerinde çalışan iki işçinin gerçeğe aykırı olarak düzenledikleri fazla mesai çizelgesine onay vererek bu çalışanların hak etmediği halde fazla mesai ücreti almalarına sebebiyet verdiği iddia edilen işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesinin yerinde olup olmadığı,  yerinde ise fesih işleminin hangi sebebe bağlı gerçekleştirildiği, yerinde değil ise feshin geçersizliği ve işe iade koşullarının mevcut olup olmadığı incelenmiştir.

Davacının İddiaları

Davacı vekili, davacının davalı şirket bünyesinde 11/10/2010-28/03/2016 tarihleri arasında idari işler personeli olarak çalışmış olduğunu, iş akdinin hukuken ve işyeri açısından geçerli bir nedene dayanmaksızın feshedildiğini ayrıca davalılar arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisinin bulunduğunu ileri sürerek davacının işe iadesini talep etmiştir.

Davalının İddiaları

Davalı taraf ise davacının iş sözleşmesi kapsamında kendisine yüklenen görev ve sorumlulukları yerine getirmediğini, şirketin zarar uğramasına sebep olduğunu, fazla çalışma sürelerine ilişkin olarak gerçeği aşan fazla çalışma gösterdiği ve bu suiistimaller neticesi olarak haksız ödemeler yapıldığını, davacıya duyulan güvenin tekrar tesis edilemeyecek derecede ortadan kaldığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

Yerel Mahkemenin Kararı

Yerel mahkeme ;davacının denetim görevini ihmal etmesi sonucunda iki çalışana gerçeğe aykırı düzenlenen formlara göre fazla mesai ücreti ödenmesi sureti ile şirketin zarara uğradığını, bu durumda taraflar arasında güven ilişkisinin ortadan kalktığını ve feshin geçerli nedene dayandığını gerekçe göstererek davanın kabulüne karar vermiştir.

Yerel mahkemenin bu kararına karşı taraflar istinaf yoluna başvurmuşlardır.(İşverenin geçerli fesih yerine haklı feshe karar verilmesi gerektiği yönünde istinafa başvurduğunu öngörüyoruz)

Bölge Adliye Mahkemesinin Kararı

 Bölge Adliye Mahkemesi’nce özetle;

  • İşverene yazılan müzekkereye rağmen davacıya tebliğ edilen herhangi bir görev tanımının sunulmadığı, bu durumda davacının görevleri arasında çalışanların fazla mesai beyanları ile giriş çıkış kayıtları ile uyumlu olup olmadığının tespiti işinin olduğunun dosyaya ibraz edilen belgeler ile kanıtlanamadığı,
  • davacının denetim yetki ve görevi varsa dahi bu denetimin ne şekilde yapılacağının açık olmadığı, davacı ile birlikte onay formlarında imzası bulunan diğer çalışanlardan ikisinin iş sözleşmelerinin bu sebeple feshedilmediği, birinin halen davalı işyerinde çalışmaya devam ettiği, buna göre yapılan feshin tutarlı olmadığı,
  • davacı işçinin fazla mesailere ilişkin olarak işçilerin kendisine sunulan formların doğruluğunu karşılaştıracak veri sistemine erişebilme imkanının bulunup bulunmadığı hususunun dosyada açık olmadığı, şirket tarafından sunulan giriş çıkış kayıtlarının farklı çalışanlara ait aylık kayıtlar olup incelenmesinin yoğun bir emek gerektirdiği ve söz konusu fazla mesai kontrollerinin yapılması için gerekli fiziki ve süre bazlı imkanların davacıya tanınıp tanınmadığının dosya kapsamından tam olarak anlaşılamadığı,
  • yine fesih tarihine kadar davalı işverenlikte 5,5 yıllık primi bulunan davacı veya bir başka çalışan hakkında aynı konuya ilişkin herhangi bir inceleme yapılmadığı, uyarı veya benzer bir disiplin cezasının uygulanmadığı,
  • davacıya isnat edilen bu husustaki denetim görevini eksik yapmış olması eyleminin dosyaya ibraz edilen işyeri şahsi dosyasına göre ilk kez olduğu, davacının söz konusu eylemde kötü niyetinin veya herhangi bir menfaatinin işvence iddia veya ispat edilemediği,
  • bu şartlar altında, yukarıda belirtildiği üzere sözleşmeyi sonra erdirmeye oranla daha hafif bir ceza olan uyarı veya benzer bir disiplin cezası ile aynı sonuca ulaşmak mümkünken davacının iş akdinin feshedilmesinin, feshin son çare olması ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu ve davanın reddine ilişkin kararın yerinde olmadığı…”

gerekçeleri ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davacının işe iadesine ve davalı … şirketi vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

yargitay

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin Kararı

Bu karara karşın davalı temyiz yoluna başvurmuştur.

 9.Hukuk Dairesi’ne göre;

Davacının hak etmediği halde fazladan fazla mesai ücreti aldığı sabit olan işçilerin bu durumunu bilerek onlarla iş birliği içerisinde hareket ettiği kesin olarak ortaya koyulamadığından haklı feshin koşulları bulunmamakla birlikte, davacının fiili nedeniyle işverenle arasında olması gereken güven ilişkisinin bozulduğu da açıktır.

Açıklanan nedenle haklı neden ağırlığında olmasa da davacının eylemleriyle işyerinde olumsuzluğa neden olduğu anlaşıldığından feshin geçerli nedene dayandığının kabulü gerekmektedir.

Bu gerekçelerle ilk derece mahkemesinin ve istinaf mahkemesinin vermiş olduğu kararın bozularak ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.

SONUÇ

Kontrol görevini ihmali neticesinde yerine getirmeyerek işverenin zararına sebep olan işçinin iş akdi geçerli sebeple feshedilebilir.

Eğer bu ihmal görevi kasıtlı bir şekilde yerine getirilmemiş olsaydı o zaman fesih haklı olurdu.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 25.11.2019 tarihli 2019/3459 esas ve 2019/20861 K sayılı kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz

     Stj. Av. Rabia Kurum

           Okyay | Evren

Avukatlık & Arabuluculuk Ofisi

      www.okyayevren.com

Not: Bu yazı Av. Eren Evren tarafından incelenerek yayına uygun  bulunmuştur. 

 

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir