Ortakları Aynı Olan Şirketler Arasında Organik Bağ İddiası

franchise-organik-bag

İşe iade davasının açılabilmesinin koşullarından birisi olan 30 işçi koşulunun değerlendirilmesi noktasında Franchising Anlaşması yöntemiyle işletilen bir yerde çalışan işçinin iş güvencesi hükümlerinden faydalanması durumu söz konusu olabilecek midir? Ortakları aynı olan franchise veren şirket ile franchise alan arasında bir organik bağ olduğu iddiası ileri sürülebilir mi ? İş güvencesi hesabı yapılırken her iki işverenin toplam işçi sayısı mı dikkate alınacaktır.

Esasında 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18/1. maddesi:

“Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. Yer altı işlerinde çalışan işçilerde kıdem şartı aranmaz.”

ifadelerini içermektedir.

İlgili madde hükmünden de anlaşılacağı üzere işçinin iş güvencesine ilişkin haklarından faydalanabilmesi için fesih bildiriminin yapıldığı tarihte işyerinde 30 veya daha fazla işçinin çalışıyor olması gerekmektedir. İşyeri tanımı burada önemlidir. İşyeri ise yine 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/2. maddesinde tanımlanmaktadır. İşyeri işin ifa edildiği yer olmakla birlikte ilgili Kanun’un 2/2. maddesinde:

“İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve meslekî eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır.”

ifadeleri yer almaktadır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01.06.2020 tarihli 2020/1076 E. ve 2020/4530 K. sayılı kararı ise konuya ilişkin değerlendirmeler içermektedir.

Kararın konusu olaylarda davacı vekili;

  • Davacı işçinin 02.01.2015 tarihinde restoran müdürü olarak işe başladığını,
  • İşe başlamasıyla, davacı işçinin üzerine yüklenen sorumluluğunu eksiksiz yerine getirirken hiçbir haklı sebep gösterilmeksizin ve yazılı belgeye dayanılmadan 30.08.2015 tarihinde iş akdinin usul ve yasaya aykırı şekilde sözlü olarak feshedildiğini,
  • İşçinin hak ettiği ihbar tazminatının ödendiğini,
  • İş akdinin feshinin ardından davacı işçinin işverenle görüşüp devam etmek istediğini ilettiğini, davalı işverenin bunu kabul etmediğini iddia etmiş ve feshin geçersizliğine karar verilerek davacının işe iadesine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili ise;

  • Davacı işçinin davalı işverenlikte 01.07.2015 – 30.08.2015 tarihleri arasında 6 aydan az süreyle çalıştığını,
  • Gerek davacının çalıştığı dönemde gerekse iş akdinin feshedildiği dönemde davalı işyerindeki personel sayısının 30’un altında olduğunu personel sayısı itibarıyla da işbu davayı açabilme şartlarının oluşmadığını

savunmuştur.

Yerel Mahkeme’nin Kararı

Yerel Mahkemece  işyerinde 30 kişiden az işçi çalıştığı ve işe iade davasının şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Yargıtay’ın ilk Bozma Kararı

Bu karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş ve 9.Hukuk Dairesi’nin  24/04/2017 Tarih, 2016/10466 Esas ve 2017/7116 Karar sayılı ilamıyla, davacı işçinin davalının birden çok şubesinin olduğunu iddia etmesi ve bu şubelerin isim ve adreslerini bildirmesine rağmen mahkemece yeterli araştırma yapılmamış olup dosyaya Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından gönderilen belgelerden de davalı işverenlikte fesih tarihinde çalışan işçi sayısına yönelik bir belirleme yapılamadığı gerekçesi ile bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.

Yargıtay’ın Kararı

Yargıtay’a ikinci defa intikal eden dosyada  Yargıtay’a göre uyuşmazlık konusu, davalı işyerinde feshin gerçekleştiği tarihte işyerinde 30 işçinin çalışıp çalışmadığı üzerinde toplanmaktadır.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacı davalı işyerinde 02/01/2015 -1.7.2015 tarihleri arasında dava dışı … şirketinde çalışmış, 1.7.2015 -30/08/2015 tarihleri arasında ise davalı şirkette çalışmıştır. Davacının çalıştığı … Gıdaya ait işyeri çalışanlarıyla birlikte davalı şirket tarafından devralınmış olup davacı çalışmasına kesintisiz bir şekilde devam etmiştir.

Bozma sonrasında getirilen belgeler ve bilirkişi raporu incelendiğinde davalı şirkete ait 2 şubenin bulunduğu, A. K. Sokakta faaliyet gösteren işyerinde … Gıda ile olan franshising sözleşmesinin sona ermesinden sonra dava dışı … gıda ile yapılan sözleşme ile ‘f.s.” markasının kullanılmaya başlandığı, bu şubede fesih tarihinde 14 işçinin çalıştığı, davalı şirkete ait Atakent’teki diğer şubede ise 12 çalışanın bulunduğu görülmektedir. Ayrıca dava dışı … Gıda isimli şirket ile davalı şirketin ortaklarının aynı olduğu gerekçesiyle 30 işçi sayısının tespitinde bu şirketin de çalışanlarının dikkate alınması gerektiği iddia olunmuştur. Bu şirketin davalı şirketle ortaklarının aynı olduğu ancak Y. Gıda isimli şirketle yaptığı franchising anlaşmasıyla “…” ünvanıyla farklı bir isim altında işletmesini çalıştırdığı görülmektedir.

organik-bag

Somut olayda davacının franchising anlaşması yöntemiyle işletilen ve çalıştığı “f.s.” adlı işyeri davalı …’ya ait olup yine franchising yöntemiyle işletilen “…” ünvanlı işyeri ise … Gıda ünvanlı dava dışı bir şirkete aittir. Davacının hem … Gıda’ya hem de … Gıda’ya ait işyerlerine birlikte hizmet verdiğine ilişkin iddia veya veri yoktur.

Her iki şirketin ortaklarının aynı olması tek başına organik bağın varlığı için yeterli değildir. Farklı şirketler aynı işveren olarak kabul edilemeyeceğine göre … Gıda ve … Gıda şirketlerinin işçileri işe iade davasında 30 işçi şartı bakımından ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

Davacı işçinin işvereni olan … Gıda’nın fesih tarihi itibariyle işçi sayısı otuzun altında olduğundan şartları bulunmayan işe iade davasının reddi gerekirken kabulü hatalıdır.

Bu nedenle mahkemenin temyiz edilen kararının bu defa yine bozularak ortadan kaldırılmasına ve Dairemizce 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 20/3. maddesi uyarınca aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.

Sonuç;

  • Her iki şirketin ortaklarının aynı olması tek başına organik bağın varlığı için yeterli değildir. Bu gibi durumlar mevcut olduğunda farklı şirketler aynı işveren olarak kabul edilemeyeceği sebebiyle işçilerinin işe iade davasında 30 işçi şartı bakımından, iki şirketin ayrı ayrı değerlendirilmelerinin yapılması hukuki açıdan uygun olacaktır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01.06.2020 tarihli 2020/1076 E. ve 2020/4530 K. sayılı kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz

       Stj. Av. Can Hakan

           Okyay | Evren

Avukatlık & Arabuluculuk Ofisi

      www.okyayevren.com

Not: Bu yazı Av. Eren Evren tarafından incelenerek yayına uygun  bulunmuştur. 

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir