Kısmi Dava Islah ile Belirsiz Alacak Davasına Dönüşür mü ?

2011 yılında yürülüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile hukukumuza giren belirsiz alacak davası ile bitmek bilmeyen bir takım tartışmalar başlamış ve hala daha sorun çözülememiştir. HMK’nın 107.maddesine göre; Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Yasa ile birlikte kısmi dava açma hakkı sınırlanmış ve sadece davanın konusu bölünebilir ise kısmi dava açma hakkı tanınmıştı. Fakat 2015 yılında yapılan değişiklikle ile bu düzenleme de değiştirilmiş ve her türlü talep için kısmi dava açma tanınmıştır.

Kısmi dava ile belirsiz alacak davasının sonuçları ve yargılama içinde kullanılan yöntemleri de farklıdır. Kısmi davada, yargılama içinde ıslah ile talep konusu arttırılabilir iken, belirsiz alacak davasında ise belirleme dilekçesi verilmektedir. Fakat ıslah yapıldığında arttırılan kısım için zamanaşımı ıslah tarihinden önce işlemeye devam etmekte iken, belirsiz alacak davasında zamanaşımı alacağın tümü için dava tarihi itibari ile kesilir. Yine faiz açısından kısmi davada arttırılan kısım için faiz ıslah tarihinden itibaren işlemeye başlar, belirsiz alacak davasında alacağın tümü için dava tarihinden itibaren işler.

İş kazasında kaynaklanan 6100 sayılı kanundan önce açılan  kısmi davanın  ıslah suretiyle kısmi davanın belirsiz alacak davasına dönüşüp dönüşmeyeceğini bu haftaki güncel Yargıtay kararı ile inceleyelim;

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/15768 E. ve 2017/9850 K. sayılı 28.11.2017 tarihli kararında;

Dava, iş kazası sonucu meslekte kazanma gücünü kaybeden davacı sigortalının, uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece 160.298 TL Maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın iş kazası tarihi olan 18/08/2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalardan müştereken ve müteselsilen alaınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Uyuşmazlık görülmekte olan kısmi davanın, ıslah yoluyla yargılama sırasında yürürlüğe giren HMK’nun 107 maddesine göre belirsiz alacak davasına dönüşmesinin mümkün bulunup bulunmadığına ilişkindir.

Davacı 16/05/2012 tarihli ıslah dilekçesinde HMK’nun 107 maddesine dayandığını beyan etmiş ise de anılan yasal düzenlemenin görülmekte olan davada uygulama olanağı yoktur. Zira usul hukuku alanında geçerli temel ilke; yargılamaya dair kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul kanunu hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olması, yeni hükümlerin daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına dair inancıdır.

Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında, derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken diğer bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığıdır.

Dava; dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla ( hükümle ) sonuçlanıncaya kadar devam eden, çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bir davayı bütün olarak değerlendirip, bu konuda yeni kanunun etkili olup olmayacağı söylenemez. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi ve kesiti tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır.

Bu madde hükmüne göre, kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde, yeni usul hükümlerinin tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.02.2011 gün ve 2011/19-735 E. 2012/93 K. ile 22.02.2012 gün ve 2011/2-733 E 2012/87 K sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

yargitay

Somut olayda 12/10/2005 tarihli dava dilekçesinde fazlaya dair talep hakkı saklı tutularak 1.000 TL maddi tazminat talebinde bulunulduğu, 16/05/2012 tarihli dilekçeyle davanın belirsiz alacak davasına ıslah edildiği belirtilerek maddi tazminatın asgari miktarını 50.000,00 TL olarak gösterildiği, 31/01/2013 tarihli talep artırım dilekçesi ile ise maddi tazminat alacağının 160.298 TL’ye artırıldığı açıktır.

Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda 6100 Sayılı HMK’dan önce açılan dava için ıslah suretiyle kısmi davanın belirsiz alacak davasına dönüşmeyeceği ortadadır. O halde 16/05/2012 tarihli dilekçenin kısmi alacak davasının ıslahı niteliğinde kabul edilerek bu ıslah dilekçesindeki taleple bağlı maddi tazminat istemi yönünden 50.000 TL ile sınırlı karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde davanın belirsiz alacak davasına dönüştüğü kabul edilerek 31/01/2013 tarihli talep artırım dilekçesine itibar edilerek 160.298 TL maddi tazminata hükmedilmesi hatalı olmuştur.


SONUÇ

Islah, karşı tarafın onamına ve hakimin kararına bağlı olmaksızın bir tarafın usule ilişkin yaptığı işlemleri, gerekli giderleri vermek koşuluyla yasada belirtilen süre içerisinde yöntemine uygun biçimde tamamen veya kısmen düzeltilmesini sağlayan hukuksal bir işlemdir.

6100 sayılı kanundan önce açılan  davalarda, ıslah suretiyle kısmi davanın belirsiz alacak davasına dönüşmesi söz konusu olmayıp,  dilekçenin kısmi alacak davasının ıslahı niteliğinde kabul edilerek bu ıslah dilekçesindeki talebe bağlı kalarak karar verilmesi gerekmektedir.

       Av. Gözde Gökçe

         Okyay | Evren 

 Avukatlık & Arabuluculuk Ofisi

      www.okyayevren.com

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir