İşçinin İşe İade Başvurusunda Samimi Olması Gerekliliği

ise-iade-basvurusu-samimi

“İşe iade kararından sonra işverenin işçiye gönderdiği davet; vekile mi asile mi yapılmalıdır ?” Davete rağmen işe başlamayan işçinin işe başvurusu samimi olmadığından fesih geçerli olur mu ?”

ise-iade-basvurusu-samimi

4857 Sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesinin 5. fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. Aksi halde işverence yapılan fesih geçeri bir feshin sonuçlarını doğurur.

İşveren işe iade için başvuran işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. Aksi halde mahkemece işe iade kararı ile birlikte tespit edilen en az dört, en çok sekiz aylık ücret tutarında belirlenen iş güvencesi tazminatıyla boşta geçen süreye ait en çok dört aya kadar ücret ve diğer hakları ödenecektir.

İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. Yargıtay’ın 2009’dan itibaren verdiği kararlarda; İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilmemektedir.

Son dönemde İstikrar kazanan kararlara göre; İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 Sayılı Kanun’un 21/5. maddesine göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur.

Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatıyla boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir.

Bu konu; işe davet edilen işçinin işe başlamaması sebebi ile yerel mahkemece boşta geçen süre ücretine hükmedilmesi ve Yargıtay’ın bu kararı bozması sonrasında yerel mahkemenin bozma kararına karşı direnmesi ile  Yargıtay Hukuk Genel Kurul’unun önüne gelmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.04.2014 tarih ve 2013/22-1106 E ve 2014/538 K sy kararına konu olan olaylarda;

Davacı vekili, İzmir 6. İş Mahkemesi’nin 2006/146 esas,2006/190 karar sayılı dosyasında, feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verildiğini, kararın Yargıtayca onanarak kesinleştiğini, süresi içinde işe başlama talebinde bulunulduğunu, işverence davacının işe başlatılmadığı gibi feshe bağlı alacak ve tazminatlarının da ödenmediğini ileri sürerek, boşta geçen süre ücret alacağı, işe başlatmama tazminatı ve ihbar tazminatının faiziyle davalıdan tahsilini istemiş, 16.11.2009 tarihli dilekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda taleplerini ıslah ederek artırmıştır.

Davalı vekili; davacının gönderdiği İzmir 14. Noterliği’nin 24247 yevmiyeli işe başlatma bildiriminin 27.12.2006 tarihinde tebellüğ edildiğini, davalı şirketin davacıyı İşe başlatmak istediğini ancak kendisine ulaşamadığını, bunun üzerine hem davacıya hem de vekiline olumlu yanıt verdiklerini ve davacının hemen işe gelip başlamasını posta yoluyla bildirdiklerini, buna rağmen davacının işe gelmediğini ve başlamadığını, belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Yerel Mahkemece, davacının işe başlatılma talebinden sonra işe davet yazısının tebliğ edilmesi gereken kişinin avukatı değil, bizzat davacı asil olduğu, işe iade başvurusundan sonra son günlere kadar bekleyerek, son günlerde alo post yoluyla işe davette bulunan işverenin, bu davet yazısına icabet etmesi gereken işçisine belgeyi yasal süresi içerisinde ulaştırması gerektiği, bu sebeple davalı işveren tarafından işe iade yazısının kanuni süresi içerisinde yapılıp yapılmadığının tespiti açısından esas alınması gereken tebligatın davacı asile yapılan tebligat olduğu,davacı davalı işyerinden ayrıldıktan sonra dört aylık boşta geçen süre döneminde 28.1.2006 tarihinde bir başka işyerinde çalışmaya başlayarak asgari ücretle çalıştığından, boşta geçen süre içerisinde yeni işyerinden aldığı ücret miktarının boşta geçen süre ücretinden mahsup edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

asil-yerine-vekile-teblig

Yargıtay 22.Hukuk Dairesi ise  davalı işverenin bir aylık yasal süresi içinde davacıyı usulüne uygun olarak işe davet ettiği, işe davet yazısının davacı ve vekiline alo post yoluyla tebliğ edildiği, davacının işe davete rağmen işe başlamadığı anlaşılmış olup, davalının işe başlama davetine davacının haklı neden olmadan icabet etmediği, bu durumda davalı işverenin feshinin geçerli hale geldiği ve davacının boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatına hak kazanmadığı gerekçesi ile bozulmuş ancak

Yerel mahkemece, davacının işverene gönderdiği, işe iade talepli ihtarnamenin 27.12.2006 tarihinde davalı şirkete tebliğ edildiği davalı işveren tarafından davacının avukatına hitaben PTT kanalıyla 24.1.2007 tarihinde gönderilen işe davet yazısının 25.1.2007 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği, yine davacı asile 25.1.2007 tarihinde işe davet yazısının alopost yoluyla tebliğe çıkartıldığı, davacı asile 29.1.2007 tarihinde tebliğ edildiği, davacıya yapılan tebligatın, ihtarnamenin davalı şirkete tebliğinden sonraki 1 aylık yasal sürenin dolduğu 27.1.2006 tarihinden 2 gün sonra davacıya tebliğ edildiği ( avukatı K. Bilgiç’e ise süre dolmadan 26.1.2007 tarihinde tebliğ edildiği ) ancak işverenin davet yazısının 1 aylık yasal süresi içerisinde işçiye ulaştırmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne dair hükümde direnilmiştir.

Direnme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

yargitay(1)

Dosyayı inceleyen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu aşağıdaki tespitlerde bulunmuştur;

1- Somut olay incelendiğinde, işe iade kararının kesinleşmesinden sonra, 26.12.2006 tarihinde vekili aracılığı ile işe iade isteminde bulunan davacının talebin işverene 27.12.2006 tarihinde ve süresinde tebliğ edilmesi üzerine; davalı işveren tarafından davacının avukatına PTT kanalıyla 24.1.2007 tarihinde gönderilen işe davet yazısının 25.1.2007 tarihinde tebliğ edilmesi, ayrıca aynı içerikli davet yazısının davacı asilin adresine PTT aracılığıyla acele posta yoluyla, süresinde ve 26.1.2007 tarihinde ihbarlı olarak bırakılması ve davacı tarafından 29.1.2007 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına karşılık, davacının makul süre içersinde işe başlamadığı görülmektedir.

2- H.G.K.’nda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, işveren tarafından yapılan işe davet yazısının mutlaka, asile tebliğ edilmesi gerektiği, 4857 Sayılı Kanun’un 21/1. maddesi uyarınca 30 günlük sürede işçiyi işe başlatılması gerekirken, 30 günlük sürede asile tebligat yapılmaması sebebiyle direnme kararının onanması gerektiği ifade edilmiş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından, benimsenmemiştir.

3- Bu durumda mahkemece, davalının süresinde yaptığı işe başlama davetine, davacının haklı neden olmadan icabet etmediği, bu durumda davalı işverenin feshinin geçerli hale geldiği ve davacının boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatına hak kazanmadığına işaret eden ve H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.


 

SONUÇ

1- İşe iade daveti asile yapılabileceği gibi vekile de yapılabilir

2- İşe iade için başvuran ve işe davet edilen işçi, makul bir süre içinde işe başlamaz ise başvurusunun samimi olmadığı kabul edilir ve fesih geçerli hale gelir, boşta geçen süre ücretine hak kazanamaz.

Av. Eren Evren

           Okyay | Evren 

Avukatlık & Arabuluculuk Ofisi

        www.okyayevren.av.tr

 

 

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir