İş Davalarında Tanık Delilinin Takdiri

is-davalarinda-tanik

is-davalarinda-tanik

İş davalarında işçilerin en önemli delili tanıklardır. İş davalarında tanık delillinin takdiri hakimde olmakla birlikte uygulamada genelde işçi tarafının tanıklarının beyanları işveren tanıklarının beyanlarından daha üstün tutulur. Hatta bu olguyı formülize etmek gerekir ise; 

İşçinin Yazılı Delili > İşveren Yazılı Dellili > İşçi Tanığı > İşveren Tanığı 

şeklinde formül ile gösterebiliriz. 

Özellikle Fazla Çalışma, Ulusal Bayram ve Genel Tatil Çalışmaları, Hafta Tatili çalışmalarına dair ücretlerin alacaklarında işçi tanıklarının değerlendirilmesi önem taşır. Çünkü fazla çalışma yaptığını iddia eden taraf, olağana aykırı bir iddiada bulunduğu için iddiasını ispata mecburdur. Hukukumuzda belli miktarların üzerindeki alacakların ispatı her ne kadar yazılı delil şartına bağlanmış olsa da, fazla çalışma ve diğer alacakların kaynağı olan çalışmaların ispatı bir alacak iddiasını değil çalışmaya dayalı somut bir vakıanın ispatlanması olacağı için tanık dahil her türlü delill ile ispatlanabilir. 

Ancak işçinin tanık deliline karşı işveren tarafından imzalı ve üzerine şerh düşülmemiş bordrolar ibraz edilir ise o zaman işverenin sunduğu delillier dikkate alınır. 

Fakat işveren fazla çalışma, Ulusal Bayram ve Genel Tatil gibi çalışmalar için yazılı belgeler ibraz edemez ise o zaman tanıkların vereceği ifadeler önem arz eder.

Fazla çalışma ve UGBT alacakları ile ilgili dinlenen tanıkların takdiri konusunda Hukuk Genel Kurulu'nun 05.06.2015 tarih ve 2013/22-2384 E ve 2015/1510 K sy kararı tanık delilinin takdiri ile ilgili bir çok hususu aydınlatmaktadır. 

Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen olaylarda;

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Elazığ İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 08.04.2013 gün ve 2012/423 E.-2013/205 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22.Hukuk Dairesinin 28.05.2013 gün ve 2013/10113 E., 2013/12751 K. sayılı ilamı ile;

Davacı vekili, müvekkilinin davalı asıl işveren işyerinde, dava dışı alt işveren işçisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence haklı neden olmadan feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini beyanla, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

Davalı vekili, davacının yüklenici firma işçisi olduğunu, müvekkilinin ihale makamı konumunda olup işçilik hak ve alacaklarından sorumluluğu bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

yargitay-katip

Somut olayda, mahkemece, tanık beyanlarına itibarla, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil alacağı hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, işyeri kayıtları araştırılmaksızın sonuca gidilmesi hatalı olmuştur. Öncelikle, davacının hükme esas alınan çalışma süresi nazara alınarak, alt işverenler nezdinde çalıştırılmasının dayanağı olan hizmet alım sözleşmeleri ile bu sözleşmelere ilişkin teknik ve idari şartnameler istenilmelidir. Dönem bazında, alt işverenlerin hizmet alım sözleşmesi ile asıl işverenden aldığı işin sözleşme bedeli ve kaç işçi ile yapıldığı tespit edilmeli, hakediş ödemelerine ilişkin bilgi ve belgeler getirtilerek hakediş ödemeleri kapsamında fazla çalışma ücretlerinin yer alıp almadığı tespit edilmelidir.

Ardından, davalı asıl işverence, alt işverenin yapacağı işin denetlenmesi amacıyla alt işveren işçilerinin günlük çalışma sürelerine yönelik düzenleme yapılıp yapılmadığı belirlenmeli, tüm bu hususlara ilişkin varsa çalışma ve nöbet çizelgeleri, mesai giriş-çıkış kayıtları ve sair puantaj kayıtları getirtilip dosya kapsamına alınmalıdır. Bilgi ve belgelerin toplanılmasının ardından, tüm dosya kapsamı birlikte yeniden bir değerlendirmeye tabi tutularak oluşacak sonuca göre, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı talepleri bakımından bir karar verilmelidir. Yazılı şekilde, eksik araştırma ve incelemeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir… ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,

yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece “... mahkememizce davalıya tensip zaptı ile birlikte ''davacının şahsi sicil dosyası, işyeri kayıtları ve ücret bordrolarının ilk duruşma gününe kadar gönderilmesi aksi takdirde dosyadaki mevcut deliller doğrultusunda karar verileceği'' ihtarını içerir müzekkere gönderilmiş olup davalı idarece davanın ihbar edilmesini talep ettiği şirketlerle yapılan hazır yemek yapımı hizmet alım sözleşmesini ve imzasız ücret bordrolarının ve işçilerin kimlik kartlarının ibraz edildiği bunun dışında herhangi bir belge ibraz edilmediği, ihbar olunan C… Ltd. Şti. tarafından da davacının şahsi dosyası gönderildiği, ancak şahsi sicil dosyasının içinde işyerine giriş çıkış kayıtları ve nöbet listelerine ilişkin herhangi bir belge sunulmadığı görülmüştür. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 25. maddesinin ''kanunla belirtilen durumlar dışında hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz'' hükmü gereğince mahkememizin delil toplama yükümlülüğü bulunmamaktadır. Davalı kurumca davaya ilişkin sunulan belgelerde davacı tanıklarının beyanlarının aksini gösteren kayıt ve belge bulunmadığından mahkememizce bozma ilamına karşı direnilmiş…” gerekçesiyle önceki kararında direnmiş; hükmü davalı vekili temyize getirmiştir.

is-mahkemelerinde-karsi-temyiz

Dosyayı inceleyen Hukuk Genel Kurulu'na göre; 

Uyuşmazlığın çözümü için, hâkimin davayı aydınlatma yükümü ile davanın dayanağını oluşturan fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma iddiasının ispat koşulları üzerinde durulması gerekmektedir.

Bilindiği üzere, ispat yükü kural olarak davacıya düşer; yani, davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir.

Yine, kural olarak herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, kendisine ispat yükü düşmeyen diğer tarafın onun iddiasının aksini ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş sayılır.

Ancak iki hali birbirinden ayırt etmek gerekmektedir:

a )Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda; hâkim, davanın ispatı için gereken bütün delillere kendiliğinden başvurur; taraflar da duruşma bitinceye kadar delil gösterebilirler. Dava ile ilgili olguların hazırlanmasında, tarafların yanında, hakimin de görevli olmasına, kendiliğinden araştırma ilkesi denir. Bu ilke kamu düzenini ilgilendiren çekişmeli davalarda ve çekişmesiz yargı işlerinde önem gösterir.

b )Taraflarca getirilme ( hazırlama ) ilkesinin uygulandığı davalarda, deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hâkim, delillere kendiliğinden başvuramaz.

Dava malzemesinin taraflarca getirilme ilkesi, dava malzemelerinin mahkemeye kimin tarafından getirileceğiyle ilgili bir ilkedir. Buna göre, hâkim, kendiliğinden, taraflarca ileri sürülmemiş vakıaları araştıramaz, hükmüne esas alamaz. Mahkeme, sadece tarafların getirdiği vakıalara göre talep sonucunu inceleyip karar verir.

Taraflarca getirilme ilkesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 25. maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir: “ ( 1 ) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.

( 2 ) Kanunda belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.”

Bu ilkenin bir sonucu olarak mahkeme, sadece taraflarca ileri sürülen vakıaları inceleyebilir. Buna kural olarak deliller de dahildir ( m. 25/2 ).

Fakat hâkim, bilirkişi ve keşif delillerine kendiliğinden de başvurabilir ( m. 266 ve m. 288 ).

Hâkim isticvaba da kendiliğinden karar verebilir ( m. 169/1 ). Bundan başka hâkim, davanın her safhasında, iki tarafın iddiaları sınırı içinde olmak üzere, tarafları dinleyebilir ve gerekli olan delillerin gösterilmesini ve verilmesini emredebilir ( m. 31 ) ( Kuru Baki, Arslan Ramazan, Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, 22. Baskı, s.377, 378 ).

Belirtilmelidir ki hâkim, olayın aydınlatılması için tarafların delil ikamesini isteyebilir, ancak tarafa belli bir delili hatırlatamaz.

Mahkemenin hüküm vermesi için, kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak hâkimin görevidir. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkan vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesi sözkonusudur.

Taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin soru sorma ve davayı aydınlatma ödevi ( m. 31 ) çerçevesinde yumuşatılmıştır ( Pekcanıtez Hakan, Atalay Oğuz, Özekes Muhammet, Medeni Usul Hukuku, 2011, 11.Bası, s. 248 vd ).

Hakimin davayı aydınlatma ödevine ilişkin 31. maddede, hakimin, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz ya da çelişkili gördüğü konular hakkında taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği, kanıt gösterilmesini isteyebileceği belirtilmiştir.

Bu aşamada, davanın dayanağını oluşturan fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıldığı iddiasının ispat koşulları üzerinde de durulması gerekmektedir.

Fiili bir olgu sözkonusu olduğundan, kural olarak, işçi, fazla çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir.

Bu kapsamda, iş davalarında sıklıkla başvurulan delillerden biri olan tanık beyanı, takdiri bir delildir, hâkimi bağlamaz ancak hâkim, tanık beyanını serbestçe takdir ederken sadece vicdani kanaati ile karar veremez. Tanık beyanları yönünde ya da aksine hüküm tesis edilmesi durumunda, tanık beyanının neden kabul edildiği ya da edilmediği açıklanmalıdır.

Belirtilmelidir ki, tanık beyanları arasında veya tanık beyanı ile diğer deliller arasında çelişki bulunduğu takdirde, sadece tanık sözlerine dayanılarak hüküm tesis edilmesi mümkün değildir.

Yukarıda fazla çalışmanın isbatı konusunda anlatılan ilkeler, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde yapılan çalışmaların isbatı açısından da geçerlidir.

Somut uyuşmazlık incelendiğinde, davacı işçi fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarını kanıtlamak bakımından tanık anlatımlarına dayanmış olup, dinlenen ve birbiri ile tutarlı tanık anlatımlarına göre, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları ortaya çıkmıştır. Mahkemece müzekkere ile istenilmesine rağmen, yargılama sırasında davalı taraf, tanık anlatımlarının aksini gösteren herhangi bir kayıt ve belge dosyaya sunmamıştır. Öte yandan, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir konudur. Bu nedenle hâkimin resen delil toplama yetkisinden de söz edilemez.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, mahkemece eksik inceleme ile fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarına hükmedildiği, bu nedenle yerel mahkeme direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

—————————-

SONUÇ

1- Fazla çalışmanın ispatında tanık deliline başvurulabilir. 

2- İş Mahkemelerinde yapılan yargılamada Hakimin Davayı Aydınlatma yükümlülüğü vardır ancak bu kapsamda taraflara delil hatırlatamaz. 

3- Tutarlı ve birbirlerini doğrulayan tanık ifadelerinin karşısında işveren tarafça aksi yönde yazılı bir delil sunulmaz ise, tanık delilinin takdiri uyarınca Mahkemece tanıkların ifadesi doğrultusunda karar verilmesi doğru olur. 

 

Av. Eren Evren

           Okyay | Evren 

Avukatlık & Arabuluculuk Ofisi

        www.okyayevren.av.tr

 

 

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir