İşçinin Çocuğunun Hastalığı Sebebi ile İş Sözleşmesini Feshetmesi

esinin-veya-cocugunun-hasta

İşçinin çocuğunun hastalığı sebebi iş akdini feshetmesi sebebi ile işveren sözleşmede yazılı cezai şartı talep edebilir mi ? Konu ile ilgili Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 22.12.2020 tarih ve 2018/1375 E ve 2020/19552 K sy kararını inceliyoruz.

Türk Borçlar Kanunu’nun 420.maddesine göre Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir. Maddenin ters anlamından çift taraflı cezai şartın geçerli olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple iş sözleşmesi içerisinde yer alan ve iş sözleşmesinin belirli bir süreden önce feshedilmesi halinde her iki tarafın da cezai şart ödeyeceğine dair maddeler (hakkın özüne dokunmadıkça) geçerli olacaktır.

Peki bu tip asgari çalışma süresi öngören sözleşmelerin yazılı süreden önce haklı fesih iddiası ile sona erdirilmesi durumunda diğer taraf cezai şartın ödenmesini talep edebilecek midir ?

Bu durumda haklı sebebin gerçekleştiğini iddia eden tarafın bu iddiasını ispat etmesi gerekir. Örneğin işçinin çalışmaya devam etmesi  çocuğunun hastalığı sebebi ile tehlike yaratıyorsa bu durum haklı sebep olarak kabul edilebilir mi ?

Haklı sebep ile ilgili olarak işçi açısından İş Kanunu’nun 24 işveren açısından 25.maddelerini incelemek gerekir. İş Kanunu’nun 24.maddesinin içerisinde işçinin çocuğunın hastalığı gibi bir gerekçe yer almasa da İş Kanunu’nun ruhu gereği madde içerisinde sayılan haller sınırlayıcı şekilde sayılmamış olup benzer durumların da işçiye haklı fesih imkânı yarattığı ileri sürülmektedir.

Konu ile ilgili olarak Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 22.12.2020 tarih ve 2018/1375 E ve 2020/19552 K sy kararına konu olan olaylarda benzer bir durum tartışılmıştır.

  • UYUŞMAZLIK KONUSU OLAY

Davalı doktor davacı Türk Kızılay Derneği’nie bağlı Gaziantep Kan Bağış Merkezinde 01.02.2013 tarihinden itibaren doktor olarak çalışmaya başlamış ve kendi isteği ile 01.11.2013 tarihinde Afyonkarahisar Kan Bağış Merkezine naklen atanmıştır.

kızılay

Taraflar arasında 01.04.2013 başlangıç tarihli 3 yıl süreli “Belirli Süreli Teminde Güçlük Sözleşmesi” imzalanmış olup, söz konusu sözleşme kapsamında davalıya her ay net 1.500,00 TL tazminat ödemesi yapılmıştır.

Belirli Süreli Teminde Güçlük Tazminatı Sözleşmesi” nin 4. Maddesinde; “taraflar bu sözleşmeyi süresinden önce feshederse fesh eden; (a) personel çalıştığı sürece ödenen Temininde Güçlük Tazminatının her ay ödenen tutarların toplamını, (b) Temininde Güçlük Tazminatının her bir ayda kuruma maliyet tutarlarının (SGK primleri, işsizlik Sigortası Primleri, Gelir Vergisi, Damga Vergisi) toplamını, c) a ve b de belirtilen tutarları, her bir aylık toplamının ödeme tarihinden fesih tarihine kadar geçen süreye ait faiz tutarlarının toplamını öder”. şeklinde bir düzenleme yer almaktadır.

Ancak davalı sözleşme yürürlükte iken 18.03.2015 tarihli dilekçesi ile eşinin tayinin Gaziantep İl’ine çıkması, çocuğunun kalp hastası olması nedeniyle gece gündüz bakıma muhtaç olması, sebebi ile aile saadeti ve çocuğunun hastalığı gerekçesi ile Gaziantep Kan Bağış Merkezine atamasının yapılmasını istemiştir.

Davalının bu isteği davacı tarafından hem zamanlama bakımından, hem de Afyon ilindeki hastanelere kan tedariki için doktora ihtiyaç duyulduğundan genel müdürlükçe uygun görülmemiş ve bunun üzerine davalı 30.03.2015 tarihinde tek taraflı olarak sözleşmeyi feshetmiştir

  • DAVACININ TALEPLERİ

Davacının sözleşmeyi feshetmesi üzerine Davacı Türk Kızılay Derneği; davacının, sözleşmenin 4. maddesinin a, b, c fıkralarına göre hesaplanan 60.127,94 TL tutarında tazminat ödeme borcu altına girdiğini iddia ederek şimdilik 1.000,00 TL tazminatın tahsilini talep etmiştir.

cift-tarafli-cezai-sart

  • DAVALININ SAVUNMASI

Davalı tayin talebinin reddi üzerine haklı olarak işten ayrılmak zorunda kaldığını, davacının kendi kusuru ile hak iddia etmesinin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.

  • İLK DERECE MAHKEMESİ’NİN KARARI

İlk derece mahkemesince, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak taraflar arasındaki sözleşmenin 4.maddesinde yer alan düzenlemenin “işçi aleyhine yükümlülük öngören cezai şart” olarak değerlendirildiği, Yargıtay kararlarına göre işçi aleyhine yükümlülük öngeren cezai şart hükümlerinin geçersiz sayıldığı ve bu kararlara paralel olarak Türk Borçlar Kanunu’nun 420. Maddesinde, ” iş sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersiz” sayıldığı, buna göre; taraflar arasındaki hukuki ilişkinin kaynağı olan 01.04.2013 başlangıç tarihli ve 3 yıl süreli “Belirli Süreli Teminde Güçlük Tazminatı Sözleşmesinin” 4. maddesindeki düzenlemenin “Personel (işçi) Aleyhine Cezai Şart” olarak kabul edilmesi halinde davacı talebi olmadığı kabul edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 

  • BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ’NİN KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

  • YARGITAY 9.HUKUK DAİRESİ’NİN KARARI

Yargıtay’a göre sözleşmenin 4.maddesindeki düzenleme ile getirilen cezai şart, taraflardan herhangi birisinin haklı sebep haricinde iş sözleşmesinin feshi hali için öngörülmüş olup, tek taraflı değildir. Miktarının “personele ödenen teminde güçlük tazminatının her bir ay ödenen net tutarları toplamı ile kuruma maliyet tutarları toplamı” olarak belirlenmesi cezai şartın tek taraflı olarak değerlendirilmesi için yeterli değildir.

Burada geçen “tarafların haklı sebepler hariç sözleşmeyi süresinden önce feshetmesi halinde” ibaresi ile cezai şartın açıkça sözleşmenin her iki tarafı için getirildiği açıktır. Dolayısıyla Derece Mahkemelerinin aksi yöndeki değerlendirmeleri isabetsizdir.

Bu durumda uyuşmazlıkta asıl ele alınması gereken husus, davalının iş sözleşmesini haklı olarak feshedilip edilmediğinin açıklığa kavuşturulmasından ibarettir.

Yargıtay’a göre Davacı Derneğin Afyon Kan Bağış Merkezinde doktor olarak çalışan davalının, 18.03.2015 kayıtlı dilekçesiyle eşinin tayinin Gaziantep İl’ine çıkması, 8 yaşındaki çocuğu Dilara’nın kalp hastası olması nedeniyle gece gündüz takibinin yapılması gerektiği, iki yaşında oğlunun bulunması nedeniyle de aile birlikteliğini sağlamak ve sağlık mazeretine binaen Gaziantep İl’ine yaptığı nakil talebinin kabul edilmemesi nedeniyle iş sözleşmesini feshettiği sabittir.

Davacının dosyaya mübrez 20.03.2015 tarihli cevabî yazısından; davalının bu nakil talebinin ise, 15 Mayıs-15 Haziran nakil döneminde değerlendirilebileceği belirtilerek hemen işleme alınmadığı görülmektedir. Yine bu işlemin dayanağının ise Derneğin nakil prosedürüne ilişkin yayımladığı yönetmelik ve tamimlere dayandığı anlaşılmaktadır. Sağlık hakkı anayasal ve yasal güvenceler kapsamında korunmakta olan sosyal haklardan olup, haklı ve meşru bir gerekçe olmadan alt düzenleyici işlemlerle (yönetmelik, genelge) kullanımının kısıtlanması geçerli kabul edilemez.

esinin-cocugunun-hasta-olmasi

Davacı haklı nedenle fesih iddiasının ispatı için kızının ekokardiyografi raporu ile eşinin nakil onay formunu dosyaya ibraz etmiştir.

Bu durumda Mahkemece yapılması gereken iş; “pediatrik kardiyoloji” alanında uzman bir bilirkişinden alınacak rapora göre davacının kızının sağlık durumunun (nakil dönemini beklemeden) derhal fesih için haklı neden oluşturup oluşturmadığının açıklığa kavuşturulup sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir.

Açıklanan nedenlerle, yanılgılı ve eksik araştırmaya göre yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ:

  • Tarafların iş sözleşmesinin asgari bir süreden önce feshedilmeyeceği ve fesheden tarafın diğer tarafa cezai şart ödeyeceğini öngören sözleşmelerde yazılı cezai şartın her iki taraf için de uygulanabilir olması halinde geçerli olduğu kabul edilir.
  • Ancak iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiği ispatlandığı zaman cezai şartın talebi mümkün değildir.
  • İş sözleşmesinin işçinin eşinin veya çocuğunun hasta olması sebebi ile haklı sebeple feshi mümkündür. Ancak bu durumda iş sözleşmesinin devamının  işçinin çocuğun hastalığının ağırlaşmasına sebebiyet verdiği ispatlanmalıdır.

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 22.12.2020 tarih ve 2018/1375 E ve 2020/19552 K sy kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz

     Av. Eren Evren

            Okyay | Evren  

 Avukatlık & Arabuluculuk Ofisi

         www.okyayevren.com

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir