Yöneticinin Kendisine Bağlı Çalışanların İş ve Davranışlarını Kontrol Yükümlülüğü

Bulunduğumuz çağda globalleşmenin getirmiş olduğu etki ile şirketlerin ulusal ve uluslararası ticari faaliyetleri hızla artmaktadır. Artan iş yükü ve ticari faaliyetini en iyi şekilde yerine getirme isteği nedeni ile kurumsal şirketler şirket içerisinde departmanlara ayrılmakta ve her departmanın ayrı bir uzmanlık alanı bulunmaktadır. Departmanlar özelinde denetimin ve yönetimin verimli bir şekilde işleyebilmesi için ilgili departmandan sorumlu bir yöneticinin varlığı hiç şüphesiz ki gereklidir. Ancak bazı durumlarda yöneticiler sorumlulukları altında bulunan çalışanların yönetimini ve denetimini gereği gibi sağlayamamakta, bu durumda şirket içerisinde işin yürütülmesi esnasında birtakım aksaklıkların meydana gelmesine sebebiyet vermektedirler.  Yöneticinin kendisine bağlı çalışanların iş ve davranışlarını kontrol ve denetleme yükümlülüğünü ihmal etmesi ve bu sebeple işverenin bir zarar görmesi halinde yöneticinin iş akdinin feshi geçerli bir fesih mi olacaktır?

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2019/3727 E. 2019/21130 K. ve 27.11.2019 tarihli kararında şube müdürü olan davacının bir yönetici olarak çalışanları üzerinde gereken kontrolü sağlayamaması sebebi ile çıkan uyuşmazlıkta bu sorun tartışılmıştır.

Yöneticinin Sorumluluğu İle İlgili Yargıtay Kararına Konu Olan Olaylar

Karara konu olan olaylarda davacı yöneticinin iş akdi; 17.02.2016 tarihinde “şüpheli işlemleri denetlemediği, şube personelleri üzerinde gereken kontrol ortamını sağlamadığı, görev ve sorumluluklarının gerektirdiklerini yapmadığı, bir şube müşterisiyle borç-alacak ilişkisine girdiği, güveni zedeleyici davrandığı, işi eksik ve yetersiz olarak yerine getirdiği, bunun yol açtığı sonuçlar, muhtemel zarar/risk yaratması ve olumsuz durumlar” gerekçesi ile İş Kanununun 17. ve 18. maddeleri ayırınca geçerli neden iddiası ile feshedilmiştir.

Feshe itiraz eden davacı işe iade davası açmıştır. Söz konusu işe iade davasında;

Davacının İddiaları

Davacı vekili, davacının davalı bankada en son “şube müdürü” olarak çalıştığını, müvekkilinin iş akdinin gerçeğe uygun, açık, anlaşılır, gerekçeli bir fesih nedeni ileri sürmeden mesnetsiz ve “feshin son çare olması ilkesi”ne ve eşit işlem borcuna aykırı bir şekilde feshedildiğini ve fesih beyanındaki hususların hiçbirinin kabul edilmediğini iddia ederek davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalının Savunması;

Davalı vekili, hak düşürücü süre itirazında bulunarak davacının iş akdinin geçerli nedenle feshedildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti

İlk derece mahkemesince; yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde davalı tarafın feshin geçerli nedene dayandığını kanıtlayamadığı, davacıya atfedilen olaylardan bir kısmının davacı ile ilgili olmadığı, bir kısmının gerçekleştiğinin ispatlanmadığı, bir kısmının da iş akdinin feshini gerektirmediği, davalı bankanın davacının üzerine atılı iddiaları kanıtlayamadığı ve işverence gerçekleştirilen feshin geçerli nedene dayanmadığı sonucuna varılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi’nin Kararı;

İlk derece mahkemesinin kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Davalı vekili istinaf başvurusunda; iş sözleşmesinin teftiş kurulu soruşturma raporu disiplin komitesi toplantı tutanağı tüm banka kayıtları gereği 4857 Sayılı yasanın 17. ve 18. maddesi gereğince ihsan kaynakları yönetmeliğinin işten çıkarma başlıklı 9.2.3.R hüküm gereğince sona erdirildiğini, davacının görevinin şube müdür olduğunu, görev tanımı dikkate alındığında davacının şubede yapılan tüm işlemlerden sorumlu olduğunu, raporun çelişkilerle dolu olduğunu, yazılı fesih bildiriminin davacıya tebliğ edildiğini, sözleşmesinin geçerli nedenle sona erdirildiğini, davacıya gerekli eğitimlerin verildiğini, 5 aylık brüt ücretin hatalı olduğunu, davacının talebinin aşılarak 4 aylık ücret hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince,

  • Davacıya atfedilen olaylardan bir kısmının davacı ile ilgili olmadığı,
  • Davacının kredi tahsis yönetiminde tahsis koşullarına uymaması, bankacılık teamülleri gereği alınması gereken önlemleri alıp almadığı birimleri bilinçli yanılttığı hususunda davalı tarafça dosyaya sunulan somut bir delilin olmadığı,
  • Davacının bankacılık teamülleri gereği yakından takip etmesi gerekliliği açık olan firmalarda yaşanılan sorunlar nedeniyle dolaylı olarak sorumlu olduğu, insan kaynakları yönetmeliği gereğince davacının bu eyleminden dolayı idari yaptırım uyulması gerektiği iş sözleşmesine aykırı davranışta bulunan işçiye yaptığı eylemle orantılı bir yaptırım uygulaması gerektiği,
  • Davacının eylemleri dikkate alındığında feshin orantısız olduğu, davalının feshin kaçınılmaz olduğunu ispat edemediği, feshin son çare ilkesine aykırı hareket ettiği, feshin geçersiz olduğu

Gerekçeleri ile davalının istinaf talebi reddedilmiştir.

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin Kararı

Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına karşı davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

Yargıtay ise yerel mahkeme ve istinaf mahkemesi’nden daha farklı düşünmüştür. Yargıtay 9.Hukuk Dairesi;

  • Davacının iş akdinin feshine dayanak gösterilen işlemlerden örnek olarak ağabeyi tarafından yönlendirilen firmalar ile çıkar ilişkisi bulunup bulunmadığı yönünde delil olmasa da factoring çalışanlarınca yönlendirilen firmalar ve “finansal danışman” unvanıyla firmalara kredi temini yapan kişilerin referanslarında daha dikkatli davranılması gerekliliği”
  • Şube müdürünün tecrübe paralelinde öngörülebilir olduğu, şube müşterisi ile borç ilişkisi, davacının bankacılık teamülleri gereği yakından takip etmesi gerekliliği açık olan firmalarda yaşanılan sorunlar nedeniyle dolaylı olarak pay sahibi olduğu, şube personelleri üzerinde gereken kontrolü sağlamaması nedeniyle

davacı ve davalı arasındaki iş ilişkisinin güvene dayalı olması ve yapılan eksik işlemler nedeniyle davalının güveninin zedelenmiş olduğunun kabulü gerekçesi her iki mahkeme kararının da bozularak ortadan kaldırılmasına ve işe iade talebinin reddine karar verilmiştir.

SONUÇ

  • Yöneticinin kendisine bağlı çalışanların yapmış olduğu iş ve davranışları denetleme ve kontrol etme yükümlülüğü vardır.
  • Sorumluluğu altında bulunan işçileri gereği gibi denetleyemeyen ve yönetemeyen yöneticinin iş akdinin feshi geçerlidir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2019/3727 E. 2019/21130 K. ve 27.11.2019 tarihli kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz

       Av. Burçak Kandemir

            Okyay | Evren  

 Avukatlık & Arabuluculuk Ofisi

         www.okyayevren.com

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir