İfade Özgürlüğü Kapsamında İşverene Eleştiride Bulunma Hakkı

Bu yazımızda Anayasal bir hak olan ifade özgürlüğü hakkı kapsamında işverenin eleştirilmesi ile ilgili Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 07.11.2019 tarih ve E. 2019/3472 K. 2019/19333 sy kararını inceliyoruz.

Anayasal bir hak olan ifade özgürlüğü, herkesin düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama yapma ve yayma hakkı olarak tanımlanmış olup Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de düzenlenmiş bulunmaktadır. İfade özgürlüğünü kapsar şekilde Anayasa’nın 74. Maddesinde düzenlenen “Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı “başlığı altında Türk vatandaşlarının ve karşılıklılık koşuluyla Türkiye’de ikamet eden yabancıların dilekçe hakkı koruma altına alınmış olup kişilerin ilgili makamlara kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetlerini içerir yazı ile dilekçe yoluyla başvuru hakkı gözetilmektedir. Dilekçe hakkının kullanım uzantısı olarak gösterilebilecek ihtarname kişilerin hak arama hürriyeti ve ifade özgürlüğü kapsamında yer almaktadır.

İfade özgürlüğünün gündeme geldiği alanlardan birisi de işveren ile çalışanlar arasındaki ilişkilerdir. Düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında çalışanların işverenlerini eleştirme hakları vardır. Ancak bu haklarını kamuya açıklama şeklinde kullanabilecekleri gibi işverenlerini yazılı veya sözlü olarak doğrudan eleştirebilirler. Ancak bu eleştirinin Anayasal sınırlarda kalması, işverenin şeref ve itibarını zedeleyici hale gelmemesi ve şiddete yöneltmeye yönelik olmaması gerekir.

Peki çalışanların işverene yönelttikleri eleştirilerin içinde işverenin sigortaya girişlerinin geç yapıldığı, fazla mesailerin ödenmediği, kadın işçilere ayrımcılık yapıldığı ve sendika temsilcilerine rüşvet ödendi gibi iddialar bulunduğu takdirde bu eleştiriler ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek midir ?

Konu ile ilgili olarak Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 07.11.2019 tarih ve E. 2019/3472 K. 2019/19333  sy kararında bu durum tartışılmıştır.

Olay Özeti

Yargıtay kararına konu olan somut olayda Davacı işçi tarafından Çerkezköy 4. Noterliğinin 15/07/2016 tarih ve 7145 yevmiye numaralı ihtarname keşide edilmiştir. İhtarnamede Sigorta girişlerinin işe girerken geç yapılması,

  • Fazla mesai çalışma ücretlerinin uygun olarak ödenmemiş olması,
  • Kadın olmaları gerekçesi ile maaşlarına erkek işçilerden az zam yapılması,
  • Bayram ikramiyelerinin ve mola saatlerinin kaldırıldığını verdikleri mücadele sonucunda mola haklarını geri aldıklarını ancak ikramiye için mücadelelerinin devam etmesi,
  • Bir gün işe gelmeyince iki günlük maaş kesildiğini, sigortaların iki gün eksik yatırılması,
  • Çok yoğun iş baskısı olması, iş yerinde şef ve müdürlerinin talimatı ile posta başlarının işçilere insan muamelesi yapmaması,
  • Yıllık izin haklarının engellenerek parça parça kullandırılması, molaya çıkan işçilerin makinalarına kendilerinin de o saatlerde yemek ve mola hakları olmasına rağmen diğer çalışanların makinalarına bakmak zorunda bırakılmaları,

  • İşçi temsilcilerinin yasalara aykırı olarak şaibeli seçilmesi, iş yerinde ciddi iş güvenliği sorunlarının olduğunu bu sorunların dile getirilmemesi karşılığında bir miktar para verildiğini iş güvenliği kurulu, disiplin kurulu, yıllık izin kurulu olup olmadığı hakkında bilgilerinin bulunmaması,
  • İş yerinde örgü bölümünde bulunan makinelerin güvenlik şerit sensörlerinin bozuk olmasına rağmen tamir edilmemesi ve işçilerin iş kazası geçirme riski ile karşı karşıya bırakılmış olması iş güvenliği ekipmanları iş elbisesi, iş ayakkabısı, maske, eldiven ve kulak koruyucuları verilmeksizin bu gibi ihtiyaçların kendi imkanları ile karşılamak zorunda kalmaları

gibi iddialar yer almıştır.  Davacının iş akdi işverence asılsız suç isnadı gerekçesi ile haklı sebeple tazminatsız olarak feshedilmiştir. İşçi tarafından feshin haksız ve geçersiz olduğu iddiasıyla işe iade istemli dava açılmıştır

Davacının İddiaları

Davacı vekili tarafından davacının 25.06.2010 tarihinde makine operatörü olarak davalı iş yerinde görev yapmaya başladığı ve burada 25.07.2016 tarihine kadar çalışmış olduğu iddia edilmiştir. Yine davalı vekili dava dilekçesinde davacının iş yerinde fazla mesai karşılığı olan ücretlerin işçilere ödenmemesi ve diğer çalışanlar ile aralarındaki ücret eşitsizliklerinin giderilmemesi üzerine işverene karşı sözlü uyarılarda bulunmalarına rağmen bu sorunlara yönelik herhangi bir çözüm bulmamasından dolayı noter aracılığıyla kendisine bir ihtarname gönderilmiş ancak ihtarname üzerine ilgili işçilerin iş sözleşmelerinin ihtarname göndermiş olmaları sebebiyle sona erdirildiğini, iş sözleşmesinin feshinin ardından işçilere çalışma sürelerine uygun hak edilmiş kıdem tazminatı ve diğer alacaklarının da ödenmediği iddia edilmiştir.

Davalı İddiaları

Davalı vekili cevap dilekçesinde davacı işçinin makine operatörü olarak 18.08.2008-25.07.2016 tarihleri arasında görev yapmış olduğu ve 25.07.2016 tarihinde göndermiş olduğu ihtarnamenin içeriğinde müvekkili işverene karşı asılsız ve gerçeğe aykırı olarak suç isnat edilmiş olduğu gerekçesiyle ilgili işçiler ile iş yerinde iş sözleşmesine bağlı olarak huzur içerisinde çalışmaya devam edilmesinin mümkün olmamasından dolayı iş sözleşmesi feshedilmiştir. Kendisine karşı suç isnat edilmesi üzerine işveren 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25/2 maddesinde düzenlenen haklı nedenin varlığına dayanarak iş sözleşmesi feshedilen işçiler fesihten önce insan kaynakları birimi tarafından şikayette bulundukları konu üzerine görüşmek üzerine çağrılmış ancak görüşmeye kimse katılmamıştır. Bu şekilde asılsız iddialar ile işverenden haksız kazanç elde etmek ve kıdem tazminatı almak amacıyla hareket eden işçilerin açmış olduğu davanın reddinin gerektiğini iddia etmiştir.

Yerel Mahkemenin Kararı

Yerel mahkeme tarafından incelenen dosyaya sunul deliller kapsamında

Davalının konuya ilişkin itiraz ve açıklamalarının da dinlenilmesinin üzerine mahkemece davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarnamenin hak arama niteliğinde olduğu ve işveren uygulamalarına yönelik eleştiri niteliği taşıdığına yönelik karar verilmiştir. Bu ihtarnamenin içeriğinin suç isnadı olarak değerlendirme olanağı bulunmadığından hareketle davalı işverenin haklı fesih nedenini kanıtlayamadığı yönünde kanaate varılmıştır. Bu doğrultuda feshin geçersizliğine ve davanın kabul edilerek işçinin işe iadesine karar verilmiştir.

Yerel mahkemenin kararı üzerine davalı vekilli tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesinin Kararı

Davalı vekili istinaf sebepleri olarak haklı nedenle feshin geçerli olduğunu, iş sözleşmesinin taraflarca sürdürebilmesinin mümkün olmadığını, eleştiri ve dilekçe hakkı sınırlarının aşılarak durumun suç isnat etmeye vardığının ve ihtarnamenin yalnızca davacı tarafından değil 7 kişiden oluşan bir grup tarafından işverene keşide edildiğinin ve bunun planlı bir eylem olduğu, ihtarnamenin eleştiri sınırları içerisinde kaldığına dair verdiği kararın hukuka aykırı olduğu, davacının boşta geçirdiği bir süre olmadığı ve SGK dökümlerinin yeterince araştırılmadığı iddialarıyla istinafa başvurmuştur.

ifade-ozgurlugu-iki

Bunun üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenen dosya kapsamında değerlendirilen ihtarnamenin içeriğinde yer alan ifadelerin varlığı tartışılabilir olsa da işveren tarafından cevaben düzenlenecek ihtarnamede söz konusu iddiaların neden yanlış olduğunu açıklamak ve aksini ispat etmek yerine doğrudan iş sözleşmesinin feshedilmesi “feshin son çare olması ilkesine” aykırılık teşkil edeceğinden ve iş sözleşmesini haklı ya da geçerli nedenle fesheden işverenin ispat yükünü karşılayamamış olması gerekçesiyle yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın yerinde olduğuna kanaat getirmiştir. İlk derece mahkemesinin takdir etmiş olduğu 5 aylık brüt ücret tutarında işe başlatılmama tazminatında fahiş hata bulunduğu iddiasında bulunan davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına karşı davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin Kararı

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’…ihtarname içeriğindeki “… İşçi temsilcileri görevlerini yerine getirmemelerine rağmen, işyerindeki ciddi iş güvenliği sorunlarını dile getirmemesi karşılığında bir miktar para verilmektedir…” şeklindeki ifadeler eleştiri ve şikayet hakkı sınırlarını aşan, işveren ve işçi arasında huzursuzluk yaratacak nitelikte ifadeler olup her ne kadar bu ifadeler davalı işverene haklı sebeple fesih hakkı tanıyacak ağırlıkta olmasa da işçisi tarafından bu şekilde töhmet ve zan altında bırakacak ithamlara maruz kalan davalı işverenden hizmet akdini daha fazla devam ettirmesi beklenemez. Bu açıklamalar doğrultusunda davacının iş akdine davalı işverence haklı olmasa da geçerli nedenle son verildiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile davanın kabulü hatalıdır.

Bu nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesinin ve ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararların bozularak kaldırılmasına karar verilmiştir.

SONUÇ

İşverene gönderilen ihtarnamenin içerisinde yer alan ifadelerinin eleştiri niteliğini aşması durumunda ifade özgürlüğü savunması geçerli olmayacak ve somut olay üzerinde değerlendirilerek iş akdinin haklı olmasa da geçerli nedene bağlı olarak feshedilmesine yol açabilmektedir.

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 07.11.2019 tarih ve E. 2019/3472 K. 2019/19333 sy kararına bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz

     Stj. Av. Rabia Kurum

           Okyay | Evren

Avukatlık & Arabuluculuk Ofisi

      www.okyayevren.com

Not: Bu yazı Av. Eren Evren tarafından incelenerek yayına uygun  bulunmuştur. 

 

 

 

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir