İşverenin Güvenini Kötüye Kullanma Sureti ile Elde Edilen Menfaatin Az Olması

İş Kanunu’nun 25/2-e. Maddesi’ne göre; . “İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.” İşveren açısından haklı bir fesih sebebi olup ilgili madde, “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” bendi altında düzenlenmektedir.

Bu noktada işverenin güvenin kötüye kullanılmasının, iş ilişkisi içinde ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı nitelik taşımakta olduğu ortadadır. Bu tür davranış örneklerinin bulunduğu hallerde, işveren açısından işçiye ve iş ilişkisine duyulan güvenin temelden sarsılması durumu bir haklı nedenle fesih durumu olarak görülebilmektedir. Zira bu türde olayların geliştiği hallerde, iş ilişkilerinin eskisi gibi ayakta kalması olağan hayatın akışında pek mümkün gözükmemektedir.

İşverenin, güveninin kötüye kullanılması sebebiyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebilmesi için işçi açısından ekonomik yararın azlığı veya çokluğu fesih nedenin oluşmasına etki etmekte midir?

Bu soruya cevap olarak incelenecek ilgili YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ’nin 10.02.2020 tarihli E. 2017/15415 K. 2020/1782 sy kararına konu olan olaylarda;

Davacı; davalı şirketin Mersin’deki bir çok şubesinde  şube sorumlusu olarak çalıştığını, 09/12/2014 günü son çalıştığı Toroslar – Gaziosmanpaşa şubesinde çalışırken şubeden sorumlu pazarlama müdürü … tarafından davacıya yönelik ” Sizinle çalışmak istemiyoruz. Burada artık çalışmıyorsunuz ” denilerek iş sözleşmesinin feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesini talep etmiştir.

Davalı taraf cevaplarında; davacının iş akdinin daha önce uyarılmış olmasına rağmen çalıştığı magazada personelden de para toplamak suretiyle fire ürün satın alması sebebi ile haklı olarak fesih edildiğinii iş yerinde davacının da imzası bulunan genelgede; fire ürün satın almanın ve yine personelden para toplayarak fire ürün satın alınmasının yasak olduğunu, işverenin bu konuda hassas olduğunu, davacının bu konuda uyarıldığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.

Yerel Mahkemece; davacının fire ürünlerin işyeri çalışanlarından da aldığı iddiasının kanıtlarca teyit edilmediği , davacının savunmasında bu ürünleri ihtiyacı kadar aldığını beyan etmesi dosyada bulunan 2014 kasım ayı fire oranın davacının aldığı ciro priminin kat kat üstünde olması ve tüm fire ürünlerinin davacı tarafından alınmasının davacının maaşı ile mütenasip olmaması göz önüne alındığında, feshin haklı neden oluşturmayacağı gerekçesi ile kıdem ve ihbar tazminatının kabulüne karar vermiştir.

Karar davalı tarafça temyiz edilmiştir.

yargitay

Dosyayı inceleyen Yargıtay 9.Hukuk Dairesi tarafından;

  • davalı şirketin mağaza sayımlarında fire ürün sayısının şirketçe belirlenen miktardan az çıkması halinde mağaza sorumlusu olarak görev yapan personele prim adı altında belirlenen miktarda ödeme yapıldığı,
  • 12.2014 tarihli savunma talep yazısı başlıklı belgede davacıdan; 15.11.2014-27.11.2014 tarihleri arasında fire ürünlerin geçtiğinin görüldüğü daha önce uyarıldığı , genelge yayınlandığı halde aynı olayı tekrarladığı gerekçesi ile savunma talep edildiği, davacının ise 08.12.2014 tarihinde verdiği savunmasında “ihtiyacı olan ürünleri satın alıp ödemesini yaptığı , haricinde başka bir ürün ödemesi yapmadığı” şeklinde beyanda bulunduğu
  • Davacının iş akdinin fire ürünleri kasadan geçirerek parasını ödemesi ve fire oranını düşük göstermeye çalışması ve yine personelden de para almak suretiyle ürün alması ile hem mağazayı başarılı gösterdiği hem de prim alma amacı taşıdığı için doğruluk ve dürüstlük ilkesine aykırı davrandığı gerekçesi ile feshedildiği

tespit edilmiştir.

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’ne göre; Davacının yukarıda açıklanan şekilde davranarak fire sayısını azaltarak envanter sayımında fire miktarının düşük çıkmasını ve işverence verilen envanter priminden faydalanmasını amaçladığı, mağaza sorumlusu olan davacının iş akdinin bu davranışları ile güveni sarstığından 4857 Sayılı Kanun’un 25/II-e maddesi uyarınca haklı nedene dayalı olarak feshedildiği anlaşılmaktadır.

İşverenin güvenini kötüye kullanıldığı bu gibi durumlarda, işçinin sağladığı ekonomik yararın azlığı ve çokluğu fesih nedeninin oluşmasında etkili değildir. Önemli olan husus işverenin çalışanına karşı olan güvenini yitirmesi olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğidir.

Somut uyuşmazlıkta davacının fesih sebebi yapılan davranışları 4857 Sayılı Kanun’un 25/II maddesi kapsamında kalmakta olup işverenin güvenini kötüye kullanma niteliğindedir. Bu durumda işveren tarafından yapılan feshin haklı nedene dayandığı kabul edilmelidir gerekçesi ile yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.

SONUÇ

  • İşverenin güvenini kötüye kullanma durumlarındada, işveren için iş akdinin haklı nedenle feshi koşulları oluşmaktadır.
  • İşverenin güvenini kötüye kullanılması01 söz konusu olduğunda, fesih nedeninin oluşmasında işçinin sağladığı ekonomik yararın çokluğu ya da azlığı etkili değildir. Zira, korunmak istenen hukuki ilke, güvenin kötüye kullanılması eylemi sonucunda iş ilişkisi kapsamında zarar gören işverenin menfaatlerinin korunmasıdır

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 10.02.2020 Tarihli E. 2017/15415 K. 2020/1782 sy kararına bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz

         Stj. Av. Can Hakan

           Okyay | Evren

Avukatlık & Arabuluculuk Ofisi

      www.okyayevren.com

Not: Bu yazı Av. Eren Evren tarafından incelenerek yayına uygun  bulunmuştur. 

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir