Çalışma Arkadaşının Hatasını Gizleyen İşçinin İş Akdinin Feshi

4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Değinilen bendin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere kanundaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkânı tanımaktadır. Burada fesih ile elde edinilmek istenen amaç işçinin cezalandırılması değil, işçinin aynı davranışları tekrar sergilemesi ihtimaline karşılık işverenin zarar rizikosundan kaçınmasıdır.

Bazı zamanlarda işçiler bir başka çalışma arkadaşının hukuka aykırı ve haklı nedenle fesih sebebi yapılabilecek eylemlerini bilmesine rağmen işverenine konuyla ilgili şikayette yahut bir bildirimde bulunmamakta ve çalışma arkadaşının hatasını gizleyen bir şekilde davranmaktadırlar.

Peki çalışma arkadaşının hatasını gizleyen işçinin iş akdi bu nedene dayalı olarak feshedilebilir mi? İşçinin işe iade davası açması durumunda feshin niteliği nasıl belirlenir?

  • Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2018/2956 E. 2018/20981 K. ve 20.11.2018 tarihli ilgili kararında konu tartışılmıştır. Karara konu olan olaylarda;

Davacı; davalı Bakanlığa bağlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezinde hasta bakım görevlisi olarak çalışırken 21/10/2015 tarihinde hasta çocuklardan birisi altını ıslatmış, davacı ile dava dışı diğer bakım görevlisi çocuğun altını değiştirip oynaması için diğer çocukların yanına bırakmıştır,

Daha sonra davacı beyanına göre, çocuğun diğer çocuklara vurması üzerine dava dışı diğer bakım görevlisin su sebilinden sıcak su doldurup çocuğun ense kısmına serpmiş ve yine davacının beyanına göre, davacının tepkisi üzerine aynı yere soğuk su döküp peçete koymuş ve bir şey olmadığını söylemiştir.

Olaydan sonra ilgili çocuğu banyo yaptıran farklı bir bakım görevlisi çocuğun sırt üstü bölgesindeki yanık izini fark edip durumu yetkililere haber vermiştir.

Davacıdan savunması alınmış ve davacı konuya ilişkin savunmasında, olayı anlatarak çocuğu kendisinin yakmadığını, tepkisi üzerine diğer bakım görevlisinin suyun ılık olduğunu beyan ettiğini belirtmiştir. Davacının iş akdi İş Kanunu’nun 25.maddesine göre haklı sebeple feshedilmiştir.

  • Davacının İddiaları

Açılan işe iade davasında Davacı vekili, müvekkilinin davalı-asıl işveren olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı … Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi …/…’daki işverene ait işyerinde diğer davalı alt işveren bünyesinde hasta bakım elamanı (bakıcı anne) olarak 01/08/2006 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile çalıştığını, iş sözleşmesinin 06/11/2015 tarihinde herhangi bir geçerli hukuki sebep gösterilmeksizin feshedildiğini, ileri sürerek feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

  • Davalının Savunmaları

Davalı Bakanlık vekili davaya cevap vermemiş, davalı … Makine İnşaat Sanayi Ticaret Ltd. Şti. vekili ise, davacının müvekkili firmada 01/08/2015-06/11/2015 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin İş Kanunu’nun 25. maddesi gereğince haklı olarak feshedildiğini, kurumda koruma altında olan çocuklardan birine dava dışı işçi diğer bakıcı anne S. K. tarafından sıcak su serpildiğini, çocuğun cilt yüzeyinde yanık oluştuğunu, S. K.nın bu hareketine şahit olan davacının durumu derhal gerekli yerlere bildirmeyip gizlediğini, durum gizlendiğinden çocuğun mağduriyetinin arttığını, davacının güveni kötüye kullandığını, savunarak davanın reddini istemiştir.

  • İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti

İlk derece Mahkemesince, feshe konu olayla ilgili davacının olayı yetkililere zamanında haber vermemesinde kusuru bulunsa da, bunun işten haksız yere atılmasını ve iş akdinin haklı olarak işveren tarafından feshedilmesini gerektirecek ölçüde olmadığı, bir kaç gün sonra yapılan soruşturma sırasında, yetkililere olayları samimiyetle anlattığı, kastının bulunmadığı ve sıcak suyla hasta çocuğu yakma eyleminin kendisi tarafından yapılmadığı, bunun dışında fesihte haklı neden olduğunun ispatlanamadığı, yapılan feshin geçersiz olduğu, gerekçesi ile 8 aylık brüt ücret tutarında işe başlatmama tazminatı belirlenerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

  • Bölge Adliye Mahkemesi’nin Kararı

Karara karşı davalılar istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince, “… Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/1243 Esas, 2016/362 Karar sayılı dosyasında davacı hakkında verilen kasıt yokluğundan beraat kararı, davacıya daha önce verilen (bir çocuğun kaçması ile ilgili) uyarıda davacının kusurunun bulunmadığının, tanık anlatımları ve savunma ile ortada olması, davacının çalıştığı kurum müdürünün 03.11.2015 tarihli yazısı itibariyle 27.10.2015 tarihinde meydana gelen olayın karşılığının gerçekte uyarı cezası olduğu ve aynı yazıda belirtilen, davalılar arasındaki sözleşmenin 36/16 maddesinin konuyla ilgisinin olmaması karşısında, atfedilen fiiller itibariyle davacının iş akdinin feshinin ağır bir yaptırım olduğu kanaatine varılarak” şeklindeki gerekçe ile davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Kararı davalılar vekilleri temyiz etmiştir.

  • Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin Kararı

Yargıtay’ca dosya incelenmiş ve  davacının kendisini koruyamayacak durumda olan çocuğa karşı işlenen suçu yetkililere haber vermediği gibi tıbbi müdahale imkanı da tanımayarak durumu gizlediği, ortaya çıktıktan sonra da dava dilekçesindeki anlatıma göre “mesai arkadaşını ihbar etmemek!?”için önce diğer bakım görevlisinin söylemesini beklediği fakat O’nun söylememesi üzerine yetkili müdüre olayı anlattığı tespit edilmiştir.

Yargıtay’a göre davacının davranışı yukarıda açıklanan 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin (II) hükmü kapmasında doğruluk ve bağlılığa uymayan davranıştır. Bu nedenle iş sözleşmesinin feshi haklı nedene dayanmakta olup İlk Derece Mahkemcesince yerinde olmayan değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince “atfedilen fiile karşı feshin ağır yaptırım olduğu” gerekçesiyle davalıların istinaf başvurusunun redine karar verilmesi hatalıdır.

  • Karşı Oy Yazısı

Yargıtay’ın kararına karşı daire üyelerinden birisi karşı oy vermiştir. Karşı oy gerekçesinde; Davacının diğer işçinin sebilden su alarak çocuğun üzerine atma olayına iştirak etmediği, Davacının olayı aynı gün bildirmemesinin nedeninin çocuğun olay sebebiyle hiçbir zarar görmediği düşüncesine dayalı olduğu ve Davacı işçinin eylemi gerçekleştiren diğer işçinin amiri konumunda da olmadığı. Yanık izlerinin görülmesi üzerine olayı yetkililere bildirdiği ve Davacı hakkında suçu bildirmeme suçundan açılan davada ise “suç kastı ile hareket etmediği” gerekçesiyle beraat kararı verildiğinden bahsedilmiştir. Ayrıca İşverene olayın derhal bildirilmemesine bağlı olarak belli zararların ortaya çıktığı veya çocuğun tedavisinde olumsuzlukların yaşandığı da kanıtlanamamıştır.

Bu sebeplerle karşı oy veren üyeye göre davacı işçiye daha dikkatli olması yönünde uyarı cezası verilmesi gerekirken, eylem ile orantısız şekilde fesih yoluna gidilmesinin haklı ve geçerli bir nedeni bulunmamaktadır.

SONUÇ

İşçinin mesai arkadaşının hukuka aykırı ve haklı nedenle fesih sebebi teşkil eden eylemini işverenden gizlemesi; doğruluk ve bağlılığa uymayan davranış olup çalışma arkadaşının hatasını gizeleyen işçinin iş akdinin feshedilmesi haklı sebebe dayanır.

Yazarın Görüşü

İncelemiş olduğumuz Yargıtay kararına konu olan uyuşmazlıkta İlk Derece Mahkemesi, Bölge Adliye Mahkemesi ve karşı oy yazısının gerekçeleri incelendiğinde hukuka aykırı eylemin davacı tarafından gerçekleşmemiş olması, daha hafif bir tedbir olan uyarı cezasının verilmesi yerine iş akdinin feshedilmesinin orantısız olması sebeplerinde yoğunlaştıkları görülmektedir.

Ancak belirtmek gerekir ki; ne İlk Derece Mahkemesinin ne Bölge Adliye Mahkemesinin ne de karşı oy yazısının sunmuş olduğu gerekçeler somut olayın ve hayatın gerçekleri ile örtüşmektedir. İşçi ile işveren arasında bulunması gereken güven ilişkisi iş akdinin devamı açısından elzem bir ilişki olup işçinin kasti veyahut ihmali davranışı ile güven ilişkisinin temelinden çökmesine sebebiyet vermesi halinde işverenden iş akdini sürdürmesi beklenemez.

Burada amaç işçiyi ilgili eylemden dolayı cezalandırmak değil “tahmin teorisi” çerçevesinde işçinin aynı davranışı tekrarlaması rizikosundan kaçınmaktır. Hele ki; somut olaydaki uyuşmazlıkta işverenden yardıma muhtaç çocuğun bakımı gibi bir görevi şiddet mağduru olmuş bir çocuğun uğradığı fiziksel şiddete sessiz kalan birine uyarı cezası vererek bırakmasını beklemek hakkaniyete de aykırı düşmektedir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2018/2956 E. 2018/20981 K. ve 20.11.2018 tarihli ilgili kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz. (Kararın tam metni Kazancı İçtihat programından alınmıştır)

      Av. Burçak Kandemir

            Okyay | Evren  

 Avukatlık & Arabuluculuk Ofisi

         www.okyayevren.com

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir