Bilirkişinin Benzer Başka Dosyalarda Taraf Vekili Olması

bilirkisinin

Uygulamada işçi alacakları ile ilgili davalarda çoğu zaman hesap bilirkişisi olarak avukatların dosyaya bilirkişi olarak atandıkları görülmektedir. Ancak bir şirkete veya kuruma karşı açılmış çok sayıda seri davaların varlığı halinde, atanan bilirkişinin aynı türdeki başka dosyalarda taraf vekili olarak görev alması da mümkün olabilir.

Bu durumda bir başka davanın hükmüne esas alınan bilirkişi raporunu hazırlayan avukatın benzer nitelikteki davalarda vekil olarak yer alması adil yargılama hakkını ihlal etmekte midir ?

Bilirkişilik Yönetmeliği’nin “Temel İlkeler” başlıklı 5/1. maddesi

Bilirkişi, görevini dürüstlük kuralları çerçevesinde bağımsız, tarafsız ve objektif olarak yerine getirir.

ifadelerini içermekte olup ilgili madde metninden de anlaşılacağı üzere Mahkemece tayin edilen bilirkişilerin, uyuşmazlık konusu olaya ilişkin kendi uzmanlık alanlarına çerçevesinde hazırladıkları raporlarda tarafsız, objektif ve bağımsız olmaları gerekmektedir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 271. maddesinde de bilirkişi olarak seçilen kişilere yemin verdirilmesine ilişkin gereklilikten bahsedilmektedir. İlgili madde gereğince: “Bilirkişilik görevimi sadakat ve özenle, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsız ve objektif bir biçimde yerine getireceğime, namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ederim.” şeklindeki sözler, tekrarlattırılmak suretiyle Bilirkişilere yemin verdirilmesi zorunluluğu getirilmektedir.

Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 272/1. maddesi:

Hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanır. Ancak, bilirkişinin, aynı dava veya işte daha önceden tanık olarak dinlenmiş bulunması, bir ret sebebi teşkil etmez.”

hükmünü amirdir.

Bu doğrultuda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 36. maddesinde belirtilmekte olan hakimin reddi sebepleri üzerinde durulması gerekmektedir. Ret sebepleri arasında:

  • Hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması hâli gösterilmekte olup bu hallere örnek olarak:
  • Davada, iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş olması.
  • Davada, iki taraftan birine veya üçüncü kişiye kanunen gerekmediği hâlde görüşünü açıklamış olması.
  • Davada, tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş veya hâkim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması; uyuşmazlıkta arabuluculuk veya uzlaştırmacılık yapmış bulunması.
  • Davanın, dördüncü derece de dâhil yansoy hısımlarına ait olması.
  • Dava esnasında, iki taraftan birisi ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunması.

sebepleri gösterilmiştir. İlgili hükümde belirtilmekte olan sebepler de bilirkişilere karşı uygulanmaktadır.

Peki, bu hükümler değerlendirildiğinde sorumuzun cevabı hangi yönde olacaktır ?

Konu ile ilgili olarak Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 25.06.2019 tarihli, 2017/20128 E. ve 2019/14059 K. sayılı kararında değerlendirmeler yapılmıştır.

Uyuşmazlık konusu olan olayda; davacı, belediyede çalışmış olup iş akdinin haklı bir sebep olmadan davalı işveren tarafından feshedildiğini beyan etmiş, kıdem ve ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını mahkemeden talep etmiştir.

Davalı taraf davacı işçinin açmış olduğu söz konusu davanın reddini talep etmiştir.

Yerel mahkemece, toplanmış olan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Yargıtay tarafından Söz konusu dava ile aynı dönemlerde açılan bir çok işçilik alacağına ilişkin davanın olduğu tespiti yapılmıştır. İlgili dosyaların genelinde, hesaplamaların tespitinde yeterli bir araştırma yapılmadığı ifade edilmiştir. Aynı dönem açılan farklı meslek ve görevde çalışmış olan belediye işçilerinin davalarında hep aynı tanıkların dinlendikleri anlaşılmıştır. Bu sebeple usul yönünden kararda hatalar tespit edilmiştir.

Bununla birlikte Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin ilgili kararının devamında Bilirkişi raporuna ilişkin olarak:

Hükme esas alınan bilirkişi raporunu tanzim eden bilirkişinin, aynı nitelikteki bazı dosyalarda davacı işçi vekili olarak yer aldığı, bazılarında ise bilirkişilik yaptığı anlaşılmış olup, anılan dosyalarda bu durum bozma sebebi yapılmıştır. Buna göre, bilirkişinin tarafsızlığı ilkesi ile çelişen bir olgu ortaya çıkmış olup, Mahkemece diğer mahkemelerde de davalı … aleyhine davası olmayan, davanın taraflarıyla ilişkisi bulunmayan yeni bir bilirkişi seçilerek yukarıda belirlenen kriterler doğrultusunda rapor alınması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetli değildir.

ifadeleri kullanılmış olup mahkemece tayin edilen bilirkişilerin seçilmesi ve tarafsızlıklarının değerlendirilmesi noktasında bir kriter ortaya konmuştur.

Bu noktada, ilgili uyuşmazlık kapsamındaki hükme esas alınan raporu düzenleyen bilirkişinin aynı nitelikteki bazı dosyalarda davacı işçi vekili olarak yer alması bozma sebebi olarak kabul edilmelidir. Zira bu durum, bilirkişi tarafsızlığı ilkesi ile örtüşmemektedir.

Sonuç;

Hükme esas alınan bilirkişi raporunu tanzim eden bilirkişinin, aynı nitelikteki bazı dosyalarda davacı işçi vekili olarak yer alması durumunda görülmekte olan davanın taraflarıyla ilişkisi bulunmayan yeni bir bilirkişinin seçilmesi ve bu doğrultuda raporun dikkate alınması gerekmektedir.

Aksi takdirde, tarafsız olmadığı yönünde kabulü gereken bilirkişinin düzenlediği raporun esas alınarak hüküm verilmesi hukuka uygun değildir. Söz konusu bu durum bozma sebebidir.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 25.06.2019 tarihli, 2017/20128 E. ve 2019/14059 K. sayılı kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz

       Stj. Av. Can Hakan

           Okyay | Evren

Avukatlık & Arabuluculuk Ofisi

      www.okyayevren.com

Not: Bu yazı Av. Eren Evren tarafından incelenerek yayına uygun  bulunmuştur. 

 

 

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir